16 Mart 2017 Perşembe

Kitap Evi Otel Bursa, Neron ve Ferzan Özpetek üzerine



Haftasonu'nu masal gibi bir bahçede kahvaltıyla taçlandırmak isterseniz, biz yakmadan Bursa'da Kitap Evi Hotel görün derim. Neron Roma'yı yakar da biz bir hotel bahçesi yakmışız çok mu?

Ferzan Özpetek son filmi "İstanbul Kırmızısı" vizyona gireli iki gün olmuş, akşam için almışız biletleri. Beklenti büyük, aşk, ölüm, film müzikleri, hüzün, gözyaşı falan filan...Bende mendiller hazır, ilk sahne; havadan İstanbul Modern, ağlamaya başladım ki tek damla da kaldı. Ağlatmıyorsa para yok, biz de böyle :) Film sonu geldi, kalakaldık...Ekşi sözlüğe bakın ben anlatmayayım. Ferzan Özpetek için helva kavurmadık belki ama gecenin 23:00'nda İtalya'da geçen filmleri anısına kardeşimin yaptığı tiramisuyu yedik :)

Sabah Yalova'dan bir saat uzaklıktaki Bursa'ya geldik. Bursa'nın Kaleiçi'nde kalan bölümünde eski bir konak Kitapevi Hotel. üç yıl önce tesadüfen sadece bir kahve içmek için uğradığım mekan, nasıl etkilemişse beni Bursa deyince ilk aklıma gelen yer oldu. Surların içinde kalan bu bölüm aslında şehrin en eski yerleşim yeri. Sokaklar dar ve bazen aralarda eski cumbalı evler hala kullanımda. Genel olarak yapılaşmada olmazsa olmaz bir modern bina akımı da görülüyor. Amma daldım bu mevzuya çıkıyorum darlandım. Konunun özü, sokaklara dalayım, eski otantik Bursa evlerini göreyim derseniz, eliniz boş dönersiniz. Siz iyisi mi paşa paşa Kitapevi Hotel'in bahçeye yayılın.

Otelin içinden bahçeye girdiğinizde, sade şıklıkta bir ortam karşılıyor. Beyaz ferforje masa sandalyeler, ağaçlar, rengarenk saksılar ve kış bahçesi. Gitmeden iki gün önce arayıp rezervasyon yaptırmıştım bahçe için, ancak gidince gördük ki bir de kış bahçesi yapmışlar. Şömine önünde koltuklar, bir yanda sedir tam keyiflik. 
İçerisi doluydu, 6 kişi olarak hemen şömine önü koltukları istila ettik ve kahvaltısı bitip, hala oturan grubu bakışlarımızla rahatsız ederek kaldırdık :) Çok ayıp ettik ama ne yapalım, onlar hep Bursa'da yine gelirler...



Serpme kahvaltı ikişer kişilik geliyor, sınırsız çay ki her Türk'ün kahvaltıda olmazsa olmazı servis ediliyor. Leziz bir kahvaltı ve fiyatı da beklediğimizden uygun geliyor. kahveler ikramdı galiba :)



Kahvaltılar bitiyor ve başlıyoruz koyu sohbete, servis yapan çalışanlar ve işletme en sevdiğimizden. Abartı olmayan bir kibarlık içerisinde hizmetini yapıyor. Hepimiz kahve isterken arada bir çay siparişine "yine mi çay, maşallah " cevabı yapışıyor hemen. Severiz samimiyeti :)



Kış bahçesi şöminesi kendi halinde tatlı tatlı yanarken, arada biz de odun atıyoruz. Sonra dışarısı bir dumanaltı olmuş. Dışarıda oturanların bize fena fena bakmaları ile farkettik ki; Şömine tütmüş, dışarıda sanırsın Samatya Sahil Mangal Partisi var...Hemen işletme müdahalesi ile şömine söndürüldü ve biz de ortam sakinleşsin ve yüzümüzü unutturalım diye biraz dolaşmaya dolaşmaya çıktık. Ekibin haberi yok ama biraz dolaşıp, yine bahçeye çöreklenme niyetindeyim.



Arka sokakları gezdik, tabiki on dakika süren bu turdan sonra hadi dönelim dedim.
Bu defa bahçede oturduk, güneş de tepede, sıcak ve keyifli ortam. Bir şişe beyaz şarap ve meyve eşliğinde keyif yapmaya devam. Taş duvarların içinde, kalabalık ve seslerden uzak, sadece bize ait bir bahçedeymiş gibi hissediyorduk.



Otel'in tüm odaları antika eşyalarla döşenmiş, ahşabın kokusu ve hafif karanlığı sarmış her yanı. En güzel odası da en üst katta, Bursa manzaralı küçük bir terası olan oda. Gündüz tıpkı İstanbul manzarası gibi, çarpık yapılaşma en çirkin haliyle gözünüze batsa da, gece sadece ışıkların göründüğü bir manzara hiç de fena olmaz sanırım. İşletmecisi eğer musaitse odalarda küçük bir tanıtım turu da yapıyor.
Akşam yemekleri içinde, otelin içindeki  restoranın yanısıra, bahçe de gayet hoş ve romantik bir ortam olur.



İki gün bir gece için Bursa gezisi planlıyorsanız, tüm turistik gezi planınızı gerçekleştirdikten sonra, keyifle yayabileceğiniz bir yer burası. Ya da ben Bursa'da yaşasam, sabahtan kahvaltımı burada yapar, sonra kitabımı açar şömine önünde okumaya başlarım. Sonra kalkar bahçeye geçer, kendime bir kahve söyleyip biraz yazı yazarım. Sonra acıkırım muhtemelen ve bir kadeh şarap eşliğinde şömine önüne oturur tekrar okurum ve sonra tekrar yazarım...Ardından bana, önce mutfağın sonra da otelin anahtarını temsili bir törenle verip, evi ocağı yedin, al hepsi senin olsun derler :)

Ne yapayım, sevdim mi böyle severim ben...
Keyifli pazarlar




0 yorum:

Yorum Gönder