Aslında geç kalmış bir yazıdır bu, çünkü en sevdiğini kendine saklamak istersin, çünkü en sevdiğini en güzel anlatmak istersin, çünkü en sevdiğin en mükemmel olsun istersin...Sonra da amaannnn dersin, yaz gitsin, kelimeler akar nasılsa, kendini anlatır zaten...
Sizi hiç sorgulamayan, gereksiz soru sormayan, bir bakışta sizi anlayan dosttur Mellow. Evden hava almak için çıktığımda kendimi ilk bulduğum yer, işten çıkıp eve gitmeden önce,yeme-içme için uğramasam bile mutlaka önünden geçip, şarap fıçısı önünde bir-iki çift laf ettiğim yer.
Öyle bir yer hayal edin ki, uzun zamandır ev yemeği yememişsiniz ve bir öğlen Tarık sizi arayıp, Gonca yeşil mercimek yaptı akşama uğra dediği mekan :) Gerçi biraz kıllanmadım değil, mercimekten kimse yemedi benden başka; ama ne de olsa personel yemeğinde Somon Köftesi yiyen çalışanlardan bahsediyorum, yeşil mercimeği kim ne yapsın...;)
Yine birgün Aram'ın askerde çakıyla aslan öldürmesini dinlerken...:P
80-90 lar arası "Cheers" dizisini hatırlamayan yoktur sanırım...
Sometimes you want to go
Where everybody knows your name,
And they're always glad you came;
You want to be where you can see,
Our troubles are all the same;
You want to be where everybody knows your name...
Cheers'ı hatırlatması bu yüzden sanırım. İçeri adımını atar atmaz tanıyan ve gülümseyen bakışlar ve diyorum ya tarzı var diye, müşteriye laf sokan personel mi olur demeyin, burda var...:)
Veeee yine bir pazar günü ve "Mellow Can'dır" diyerek attım kendimi Cihangir'e. Cihangir'de Akarsu Caddesi deyince hemen aklınızda in mekanlar sıralanırken, benim aklıma tek bir isim gelir, o da "Mellow". Farklı bir sıcaklığı, aldırmazlığı, empatisi, sempatisi var buranın. Mekanın dekorasyonunu sahibi olan Güneş Kaplan yapmış. Mekanın duvarlarında yine Güneş'in yaptığı farklı tasarım objeleri görebilirsiniz. Dönem dönem değiştiriyor ve alttakini gözüme kestirdim, zamanı dolunca ben alıcam :)
Menüsünden filan bahsetmeden önce, düzenli gittiğim her mekanda bir köşem vardır ve tahmin ettiğiniz üzere Mellow'da şarap fıçısı benim masam... Tüm çalışanların kahve sigara molası için geldiği, daimi müşterilerin uğramadan geçmediği, aslında benim için tüm Cihangir ahalisinin toplandığı ve benim misafirim oldukları masa...:)
Geçtiğimiz yıl taşındığımda farkettiğim bir büyüsü var Cihangir'in; yalnız olsan da sadece merhaba dediğin yüzler içinde kaybolup, yalnızlığını unutturan bir büyü bu... Akşamın bir körü evde sıkılmışsam, geliyorum Mellow'a, ona merhaba buna naber derken bir-iki kadeh şarapla laflarken zaman geçiyor ve herkesin bir hikayesi, bir filmi olduğunu farkediyorum. Çok da önemli gelmiyor gişe rekorları kıran filmler ve bizde kendi filmimizi çekiyoruz burada.
Yaptığınız her eylem yaşadığınızı hissettirmeli, sıradanlığın dışına, hayatında olmayana götürmeli, hayal kurdurmalı...Mellow benim olsun istemiyorum ben, Mellow'un bir parçası olmak istiyorum sadece ve öyle de oldu...Her zamanki gibi yavaşça hücrelerine zuhur ettim ve artık onlardanım. Asıl soru şu ki; onlar farkında değil hala, nasıl bir psikopata denk geldiklerinin :P
Gelelim biraz da mekana...
Menüsünden bahsedeyim diyeceğim ancak yaşayan bir menüsü var aslında, menü de sürekli farklı birşeyler bulmamak içten değil...Gonca ve Güneş sürekli farklının peşindeler.
Eğer akşam yemeği için gelmişsem;
Tarçın esanslı, keşkek üzerine, şarapta pişmiş kuzu incik yada balkabaklı mantı
Yok eğer atıştırmalık isteyeceksem;
Kinoalı somon köfte tek geçerim
Yanına mutlaka trüf yağlı mantar ve roast beef eklerim...
Tatlı içinse tabikiiii poşe armut ;) ne diye sormayın gelince yersiniz...
Nadirdir öyle bir mekan için öneri de bulunmayayım, onu da ekleseniz, şuraya da şöyle birşey yapsanız gibi... Ve işte Mellow öyle bir yer ki tek laf bile edemiyorum vallahi ama şanıma yakışmaz :P Kendimi zorladım ve buldum, duvara "Bir Mellow Hatırası" yazılı siyah bir perde önünde tahta sandalye güzel olur muydu? Güneş yaaaa :) Klişelerin hatunuyum ne yapayım...
Mekanın müziklerini genelde eski Jön Türk'lerden kim kaldı dedirten Tarık ayarlıyor :) Tüm kızların sevgilisi ama kimseye pas vermeyen hali ile baya talibi de var, ben şahidim ;)
veeee Son Jön Türkler....
Aklımızda kalan anılardır hayat...Bazen de hatırladıklarımız değil hatırlandığımız anlardır. Kapılar açılır ve kapanır, yeni insanlar tanırız, yeni yerler keşfederiz... Yeninin heyecanına kapılıp gitmek yerine, biraz durup o keşfin tadını çıkarmak lazım sanırım, en azından ben öylesinden keyif alıyorum. Beni tanıyan gözlerle bir hoşgeldin duymanın keyfi, bir kenarda blog yazarken evdeymiş hissi ile takılmanın keyfi, masamda yalnız otururken yalnızlığımı unutmanın keyfi...
Mellow'un haberi var mı bilmem ama burası benim de evim... :)